Parmenides ve O’nun Felsefesi
Parmenides Kimdir?
Parmanides, doğa filozoflarından sayılmakla birlikte Antik Yunan felsefesinde rasyonalizm geleneğinin ilk filozoflarından biridir. M.Ö. 600 ile M.Ö. 500'lerde yaşadığı ve yalnızca düşünür olarak değil yasa koyucu ve devlet adamı olarak da rol oynadığı sanılmaktadır.
Parmenides’e göre, evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik, yani varlık, mutlak anlamda birdir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur.
Parmenides’in Felsefesi
Mantık diyalektik'in ilk kullanıcılarındadır. Felsefi görüşlerinde Anaximenes, Xenophanes ve Pythagorasçilar'ın etkileri olduğu görülür, ancak o daha çok kavramsal düşünmeye yönelmiştir. Doğru ile sanıyı kavramlar üzerinden ayırmaya çalışır. Onun birci görüşü, bir takım mantıksal çıkarsamalarla evrende değişimin olmadığını kanıtlamaya çalışır. Gerçeklik ebedi ve değişmez olan, yaratılmamış ve yok edilemez olan, sürekli ve kalıcı olan birdir. Varlık var olan gelmiştir, parçalı değil bir bütündür, hareket ve değişim söz konusu değildir. <!--more-->
Varlık hakkında söylenebilecek tek şey varlığın var olduğudur. Böylece ortaya özdeşlik ilkesi çıkmıştır. "Varlık var olandır, hiçlik ya da var olamayan var değildir" der Parmanides. Yalnızca var olan düşünülebilir ve var olmayan düşünülemez. Buna bağlı olarak da yaşadığımız dünyanın bir görünüşler dünyası olduğu, gerçek olmadığı önermesine varılır. Ontolojik düzlemde görünüş ile gerçeklik, epistemolojik düzlemde akılsal ile duyumsal olanın ayrıştırılması böylece ortaya konulmuş olunmaktadır. Onun geliştirdiği anlamda diyalektik, salt kavramlarla düşünme yöntemidir.
Parmenides'ten günümüze Doğa Üstüne adında sadece fragmanları bulunan uzun şiiri kalmıştır. Parmenides bu şiirinin kendisine Tanrıça'nın hakikati ilhamı üzerine genç yaşta kaleme almıştır. Şiirinde Parmenides Tanrıça'nın katına yükseltildiğini ve dizelerini ondan aldığını söyler. Parmenides'in dönemindeki diğer yazarlarda da gökyüzüne yükselme veya cehenneme inişi teması sık görülmektedir. Eser iki bölüme ayrılmaktadır; ilk bölümde hakikat ikinci bölümde illüzyon dünyası ele alınır. Duyu dünyası yanılgı üretir. Görünenlerin ardında değişmeyen, sınırlanmayan, bölünmeyen bir şey bulunmaktadır ancak bu fenomenal dünyanın algısından doğrudan çıkarılamaz. Görünen fizik dünyanın gündelik algısı illüzyon üretir (Parmenides buna doxa der) dünyanın gerçekliği ise yukarıda sıfatları sayılan "Bir Varlığa" dayanır.
Parmenides'in Pisagor, Empedokles ve diğerleri gibi peygamber, büyücü ve şifacı olduğu, felsefesini mitoloji ve karışık mistik vizyonlarla edindiği ve dizelerle sunduğu söylenmiştir çünkü kendisi öne sürdüğü felsefeyi yer altı dünyasının Tanrıçası Tartaros'dan aldığını söylemiştir. Eserde Tanrıçanın şu ifadeleri de bunu göstermektedir:
“Hoş geldin ölümsüz sürücülerin kendisiyle ilgilendiği ve yolculuğunda seni bulunduğumuz yere kısrakların taşıdığı genç adam. Bu yolda seni bekleyen kötü kader yok ve bu yol insanların genelinin hak ve adalet dışında çıktığı bir yol da değil. Burada her şeyi, içinde hiçbir doğru inancın olmadığı ölümlülerin hakikat ve görüşlerinin etrafında dolaştığı sarsılmaz kalbi bulacaksın.”
PARMENİDES (Prof. Macit Gökberk-Felsefe tarihi)
Parmenides (doğumu aşağı yukarı 540 yılında), yalnız çığır kuran bir filozof değil, yurdu Elea’da devlet adamı, kanun koyucu olarak da önemli bir rol oynamış.Öğretisinde, Anaximenes, Xenophanes ve Pythagorasçılardan gelen etkiler var.Ama bunların yanında, büsbütün yeni olan bir çizgi de var onda: Dialektik’e,yani salt kavramlarla çalışmaya bir eğilim. Parmenides, Yunan mantık ve dialektiğininin babasıdır.
“Doğru (aletheia) ve Sanı (doxa) üzerine” bir araştırma olan yapıtının başında, Güneş Kızları, filozofu her şeyi bilen Tanrıçaya götürmektedirler; Tanrıça ona bilgeliği, yaşamanın o biricik doğru yolunu öğretecektir. Filozof, ondan iki şey öğrenip ölümlülere bildirecek: Tam ve son doğru ile içlerinde gerçekten inanılabilecek hiçbir şey bulunmayan insanların sanılarını. Öğretici (didaktik) ve manzum olan yapıt da, buna göre, iki bölüme ayrılır: “ Doğru’ya giden yol” ile “ Sanılara götüren yol”.
Birinci bölümde,biricik doğru olan “ Bir varlık” incelenir ve şu sonuca varılır: Bir Varlık vardır –Parmenides buna, kısaca, Bir, Bir olan da der. Bir birliktir o, kendi içine kapalıdır, doğmamıştır, yok olmayacaktır, değişmez, bölünmez,yoğunlaşmaz, seyrekleşmez. Bunun karşıtı olan her görüş, varolmayanı var diye göstermek zorunda kalır, bu da olamaz. Çünkü Varolan meydana gelmiş bir şey olsaydı, varolmayan bir şeyden doğmuş olması gerekirdi, böylece varolmayan gerçekten varolmuş olacaktır. Yok olsaydı, yerine varolmayan geçecektir.Değişmede, hiç olmazsa belli bir yönüyle, bir meydana gelme ile bir yok olmadır. Bölünebilir olsaydı Varlık, bölümlerin arasına bir varolmayan girerdi. Yoğunlaşma ile seyrekleşmede de böyledir: Yoğunlaşma ile seyrekleşme, bir maddenin az ya da çok bir bölümünün bir araya birikmesi demektir.Bilginin amacı ve ödevi : Varolanı düşünmektir;yanılması da:Varolan içinde varolmayanı düşünmeye, bunu varsaymaya kalkışmasıdır. “Yalnızvarolan vardır ve ancak bu düşünülebilir: Varolmayan yoktur ve düşünülemez de”Bu, Parmenides’in ana- önermesidir.
Parmenides’te ilk olarak, deney bir yana bırakılıyor, salt düşünme ile – Varlık üzerinde yalnız düşünmekle—Varolanın nitelikleri türetilmeye çalışılıyor, Varlık’ın özü gereği,meydana gelmemiş, değişmez,bölünmez olduğu sonucuna bu yolla varılıyor.
Bundan önceki felsefelerin göz önünde bulundurduğu amaç,deney dünyasının inandırıcı bir açıklamasını yapmaktı – deney dünyasındaki nesnelerin çokluğu, çeşitliliği bir kökten türetilmek isteniyordu.Parmenides’in öğretisi bunu gözden kaçırmıştır.