Şehit haberleri üzerinden toplumumuzun kısa bir incelemesi
Şehit haberleri aldığımız o kötü günler geride kalır inşallah.
Bir sosyolog olarak ülkemizin şu anki halini kısa bir şekilde, gözlemlediğim haliyle aktarmak istiyorum.
Olması gereken nedir?
Bildiğimiz kadarıyla şehitlik İslam dininde en üst mertebelerden birisi. Yani şehit olan kişinin, şu an kaynakça veremeyeceğim tabi, kendi çevresini de öte dünyada kurtardığı biliniyor. Kimse de cehenneme giderek ceza çekmek istemeyeceği için islama dahil olan her bir kişinin şehit olmak için koşması gerekiyor. Bunun örnekleri de yine kaynakça veremiyorum ama Osmanlı dönemini geçiyorum 1. Dünya Savaşı’nda, Çanakkale’de görülebiliyor. Komutanlar; “Onlar ölmek için can atıyorlardı”, diye sözler sarf etmişler. Müslümanlar için aynı zamanda; “Sizin şarabı sevdiğiniz kadar bizler ölümü severiz.” diye söylediği görülür. Asr-ı Saadet’te sahabiler tarafından söylenmiş diye hatırlıyorum.
Yakınlarımız öldüğü zaman kesinlikle üzülürüz. Bir sevdiğimizi artık göremeyeceğiz bu dünyada diye… Ama bir müslüman insan dünyada sınava tabi tutulduğundan ki diğer dinlerde de buna yakın bir anlayış var, öldükten sonra sınavın bitişi nedeniyle aslında üzülmemek gerekiyor.
Dini meseleyi bırakıyorum. Bir insana evlat acısı, kaybı yüksek derecede acı verir tahmin ediyorum ki. Bir komutana, bir devlet büyüğüne analarımız ağlayacak diye, bir askeri kaybettik diye, sorumluluk boşa çıktı diye acı verecektir bu durum diye düşünüyorum. Elbette ki bunlar normal şartlarda gerçekleşmesi gerekenlerdir.
Olan nedir?
Günümüzde ise medyanın acı haber sunumlarına, haberlerin sosyal medyadaki yankılanmalarına baktığımızda şehit denildiği zaman artık Türkiye insanı kaybettiği bir insan olarak algılıyor müslüman olduğu halde. Hatta kimileri devleti bunda suçlu görüyor, saldırıyı yapanların devlet olmadığını bildikleri halde. PKK saldırdı, şehitlerimiz oldu, evlatlarımız yok oldu, devlet suçlu, Recep Tayyip Erdoğan suçlu sıralamasını görüyoruz. Şehit olduğu zaman, şehitlerin bir kayıp olduğu algısı kimi insanlarımızca yayılıyor ve kin, nefret ile mesajlar paylaşılıyor sosyal medyada. Tabi ki şehit vermek dinen iyi bir şey olmasına karşın, saldırıda kayıp vermek kötü bir şey. Şehidin haberini ailesine verirken üzüntülerini yaşamalarına engel olmak ve bunu haber yapmak için uğraşmak da işin en enteresan tarafı. O devlet görevlisinin buna müsaade etmemesi gerekirdi. Şehit olsa bile bir insan elbette ki üzülecek ama şehit anasını bir fotoğrafçının eliyle oturtması kadar saygısızca bir hareketi her toplum kınayacaktır. Hüznün yaşanması gerekir. Kayıpların mehr, tazminat ile karşılanması gerekir. Daha konuyu uzatmadan asıl söylemek istediklerime geçeyim.
Burada kısa bir şekilde şu sonuçlara varabiliriz; insanların şehit algısı tamamen değişmiş ve dini değerlerine bağlılıklarını yitirmiş. Ülkenin vermiş olduğu kayıplar ülkecek sahiplenilmesi ve savunulması gerekirken mill benliğin yitmesi nedeniyle devlet suçlanıyor. İnsanlar Çanakkale gibi zamanlarla kıyasladığımızda cepheye koşmak yerine sosyal medyadan yazdıkları nefret ve taziyelerle olayları kendilerinden soyutlamaktalar. Bu da pasifleştiklerini gösteriyor. Gerçekten bir aksiyon, iç savaş, fiili sıcak/soğuk savaş olsa ülkeden kaçmak için yer arayacak insanlarımız.
Bir Türk canını verir toprağını vermez sözüyse tamamen değiştiğini yine söyleyebiliriz. Sosyal medyada yazılanların hepsi pasif insanların varlığını gösteriyor demiştik. Bununla beraber internet varsa ki artık bu bir ihtiyaç haline gelmiştir, insanlar yaşayabilir. İnternet gider gitmez insanlar topraktan bağımsız bir şekilde hareket edecektir diye tahmin ediyorum.
Konu ciddi bir konu olduğu için ve yanlış anlaşılmaya müsaade etmek istemediğim için tüm taraflar açısından bu olayı ele almıyorum. Türkiye geneli açısından görebildiğim değerlendirme bundan ibarettir.