Top

Zygmunt Bauman – Sosyolojik düşünmek; Adlı Çalışmam (Özgündür)

Zygmunt Bauman – Sosyolojik düşünmek; Adlı Çalışmam (Özgündür)

Sosyolog gibi Düşünmek

Zygmunt Bauman’a ait olan Sosyolojik Düşünmek adlı kitap,264 sayfa. Elimdeki; sınıftakilerinki ile aynı olan kitap,beşinci basım, Abdullah Yılmaz’ın çevirisiyle.

Kitabın ilk sayfasında Zygmunt Bauman kimdir,onu öğreniyoruz. İçerik toplamda dizin ile beraber on beş bölümden oluşmakta. İlk günlerde, kitapla tanıştığımı iddia edebileceğim ilk sayfalar, bana bu kitabın hiç de okunacak türden olmadığına inandırmıştı. Belki de bu yüzden kitabı bitirmem iki ayımı aldı.Ama kitabın ortalarına yaklaştığımda farkına vardım ki bir cevherin elinden dökülmüş bütün hepsi.

Farketmiş olduklarımın ilki,çevirinin mükemmel olması. Çevirmen, görebildiğim kadarıyla yazarın dilinin ve okuyucuların dilinin tadını tam anlamıyla almış. İkincisi, bölümlerin hepsi bir konu başlığı şeklinde. Bu konu başlıkları, ya karıştırılacaklar cinsinden ya da birbirleriyle ilişiği olanlar düzleminden ele alınmış. Üçüncüsü ise,Bauman her konuyu bir ders niteliğinde vermiş bizlere. Dalga geçer gibi, hayattan örnekler vermiş. Okudukça kafanızdaki soruların cevaplarını bulabiliyorsunuz. “Vay be, demek adam(bankacı) bana o yüzden böyle davranmış.” ya da “Bu düzen/kaos meselesi neden varki!” gibi kendi iç sorgularınızın cevaplanmasıyla eseflerden ve şaşkınlıklardan kurtuluyorsunuz. Benim de bu kitap hakkında söyleyebileceğim şey,ayrıca;hayranlık uyandırıcı biçimde hayatın nasıl şekillendiğini görebilmiş olmam, mutluluk verici. Hayatım boyunca aradığım  cevaplar,meğer bu yeşil kitabın içindeymiş. Hangisinden kaynaklı bilemiyorum ya yazardan ya çevirmenden;edebilik,birazcık katılmış olsa bu yüksek derecede bilimsel değer taşıyan eserin okunması daha da zevkli olacaktı. Tabiki benim açımdan fazlaca olumsuz eleştiri yapmak  imkansız.Çünkü Bauman; yazısını yazdığı ortamdaki nesneleri,o günlerde rastladığı sosyal olayları,günlük yaşamından kareleri kullanarak her bir dersi o kadar sağlam temellerle anlatıyor ki biz birinci sınıf öğrencileri, daha önce görmediğimiz konularda bile söz sahibi olabiliyoruz.

Şimdi sıra geldi her dersten/alıntıdan neler edindiğimize;

‘Sosyoloji, ama ne için?’ başlıklı yazıdan başladığımızda,sosyolojinin örneklerle ne olduğu anlatılmakta. Dünyada herşeyin insan ürünü olduğunu ve insan eliyle olanın doğal olmadığı, bu yüzden de bilimimizin doğa bilimi olmadığını  öğreniyoruz. Kullanacak olduğumuz  yöntemin,bütün bilimlerdeki gibi bir yöntem olacağını öğreniyoruz. Sosyolojinin insanlara, genel ve sosyal olanı gösterdiğini ifade ediyor.Kitabın neler bahsedeceğini de bizlere haber vermiş yazar birinci sıradaki dersiyle.Bir alıntı da gerekirse ki “Sosyolojinin,güçsüzün gücü olduğunu söylemiş.”(Bauman,27.sy,3.p,1.c)

İlk dersimiz ‘Özgürlük ve Bağımlılık’. Bauman, yaptığı birçok örnekli açıklamadan sonra “Aslında özgürlük,karar verme ve seçme yetisidir.”(30,5)diyerek özgürlüğün tanımını yapmakta. Cezanın niçin var olduğuna da değinmiş.Aynı sayfada değindikleriyle, yaptıklarımdan sorumlu olduğumun doğrulanmasıdır,diyor.Seçme özgürlüğünden ve onun kaynağından bahsetmekte. “Benim bugünkü özgürlüğüm dünkü özgürlüğüm tarafından sınırlanmıştır; ben geçmişteki eylemlerim tarafından ‘belirlenmiş’,yani şimdiki özgürlüğüm açısından kısıtlanmış olurum.” diyerek de
özgürlüğün sınırını ifade etmekte.(32,2,19) Özgürlüğümüzü en iyi grubumuz içinde kullanabildiğimiz, ama sınırları dahilinde gerçekleştiğini ifadelemekte.Bizi özgür kılan grubun bir bağımlılık tezahürü olduğunu ifade etmekte.

Adam Smith’e ait olan “Uygar toplumda (bir kişi) büyük  kalabalıkların elbirliğine ve yardımına ihtiyaç duyarken, bütün hayatı birkaç arkadaş edinebilmesine ancak yeter.” sözüyle başlamış ‘Biz ve Onlar’ başlıklı dersine. “‘Biz’ ve ‘Onlar’ yalnızca iki ayrı insan grubunu değil, tümüyle farklı iki tutum arasındaki,duygusal bağlanma ve antipati,güven ve kuşku, güvenlik ve korku, işbirliği ve çekilme arasındaki ayrımı temsil eder.” diyerek konumuzun ne olduğunu öğretmekte. İç grup, dış grup ayrımını ele almış ayrıca. Aidiyetliğin kişiye neler hissettirdiğini, yüz yüze ilişkilerdeki davranışlarımız,grubun baskısının ne yönde çalıştığını,’biz’ imgesini neden kullandığımızı,cemaat olgusunu kullanmayan topluluklarda birlik ve beraberliğin daha kuvvetli olduğunu,dış gruplara karşı kişinin önyargılı olduğunu öğreniyoruz ayrıca.Kişilerin değişimlere de neden karşı olduğunu öğreniyoruz. Bu bölüm kafamda yer alan birtakım sorulara cevap verdiği için,en önemli bölümlerden biri benim için.

Üçüncü bölüm tek kelime başlık altında ‘Yabancılar’. Bu konuyla ilgili altını çizdiğim iki önemli sözü var yazarımızın. “‘iç grup ile dış grup’,’biz ile onlar’ arasındaki sınır çizgisi,en canla başla savunulan ve en fazla dikkat sarf edilen ayrımlara girer.Denebilir ki, dış grup,iç grup için faydalı hatta  vazgeçilmezdir.Çünkü iç grubun kimliğini açığa çıkarır ve tutarlılığıyla dayanışmasına güç katar.” ve “…halk desteği kazanma derdine düşen her politikacının gözde ilkesi şudur:’Bizden olmayan bize karşıdır.'” Soykırım iddialarının neden olduğunu görmemi sağlayan bilgiler, ayrımcılık simgeleri,mekanların ‘aidiyetlik’ davranışı,yabancıların davranış tarzı, sivil dikkatsizlik konularına da değiniliyor bu dersimizde.

‘Birlikte’ ve ‘ayrı’ ise dördüncü dersimiz. Sosyologların,özellikle Türkiye’deki sosyologların alıntıları çok sevdiğini belirterek,’ Cemaat, ancak ondan söz edilmediği sürece bizim inandığımız şey -‘doğal birlik’- olacaktır.” Demek ki adını anıyorsak insan kendisi el atmış bizzat onun  varlığına. Buradaysa bahsedilen konular; örgütler, üyeleri,roller ve bürokrasi,ahlaki ilkelere bağlılık … vs.Ve yine özetteki bir alıntı ‘…ayrı bir varlık olarak bir grubun kendini koruması ve sürekliliği sorunu, grubun doğru davranış kalıpları hakkındaki ortak bir zihinsel imgeye uygun olarak üyelerinin rutin eylemlerini sürdürme sorunuyla özdeştir.’

V.Dersimiz ise ‘Armağan ve Mübadele’. İnsani etkileşimlerin,özçıkar ve yakınlık esasına göre şekillendiği, konusu anlatılmakta. “…duygular,kişisel ilişkiyi anlamlı kılan unsurlar iken,kişisel olmayan ilişkilerin vazgeçilmez bir parçası değildir.”( 106 sayfa) diyerek de özetini sunabiliriz.

VI.Ders başlığı, ‘Güç ve Seçim’. ‘Alışılmış’ olarak yaptığımız eylemlerin dışına çıktığımızda, bir etkinlik içine girip seçim yapmak zorunda kaldığımızı öğreniyoruz. “Farklı insanların farklı özgürlük oranları vardır.”(128) Bu farklılıktan esas, ‘güç’ kastedilir. “Güç,yetkin kılma kapasitesidir.”(128)Eğer bir kişi gücünü arttırmayı/ dayatmayı ısrar ederse,başkalarının özgürlüğünü kısıtlamaya gitmiş olur. Benzer daha birçok örneklerle konumuz anlatılmakta.

VII.Kendini koruma ve ahlaki görev adlı dersimiz. Biz muhtaçlıktan kurtulmak için birşeyleri arzularız. Muhtaçlığımız ya hayatta kalma adına ya da kendimizi savunma. Birşeye sahip olduğumuzu ifade etmemiz aslında, başkasının ona sahip olmadığıdır. “İlke olarak az özçıkar ve ahlaki görev zıt yönleri gösterir.” (148)

VII.Ders,doğa ve kültür hakkında.İnsan eliyle olabilene/olmuşa, kültür; insan gücünü aşan şeylerse doğa olarak adlandırılmakta.”Kültür,bir düzen yaratmak ve onu korumak,düzeni bozan ve bu düzen açısından kaos görünen herşeyle mücadele etmektir.”(161)Bir tercih meselesi olan kültürün,yapay olduğu ve düzen olarak tanımladığı ve türevlerinin de düzensizlik ile tarif edilebileceğini göstermekte.

Dokunzuncu da ‘Devlet ve Millet’. Ait olduğumuzun resmi halidir,devlet. Tek başına baskı uygulama hakkı elinde. Özgürlüğümüzü alabildiğimiz oranda, devletin baskısına boyun eğeriz. “Millete ve refahına koşulsuz sadakat isteyen milliyetçilik akla ya da hesaba gerek duymaz.”(188) Millet,başından sonuna bir hayali cemaattir.”(190)

Onuncusu, ‘Düzen ve Kaos’. Düzen;insan eliyle yapıldığından,doğal bir şey değil ve insanın kurmaya çalıştığı düzenin başarısızlığa uğraması da kaos(hayal kırıklığı) olarak adlandırılmakta. Kaosun çıkması istenmez.Çünkü insan herşeyi kontrol etmeyi ister/kontrol edebileceğini sanır. Bir grup ya da devlet,düzenini ancak muhafız/kolluk kuvveti sayesinde sürdürür. “…modern durumun bu yapısal belirsizliğinin tam bir kopyasını hayatlarımızı planlama ve yaşama tarzımızda buluruz.”( 215)

Onbirinci güzellik ‘Hayat uğraşına dalmak’. Güzellik dedim,Çünkü hayatımızla birebir uyuşan çok güzel örneklerle sosyolojinin nasıl kullanım dahilinde olan bilim olduğunu gözümüze çarpıyor yazarımız. “Önceden ihtiyaç var olsun ya da olmasın,yeni ürünler için talep,onların piyasaya çıkışının ardından gelir.”(221) Ayrıca burada; reklam,tüketici tutumu,modeller,kabileler ki farklı bir tanım içerisinde sunuluyor,tüketim tarzları,yoksulluk tanımı,aşağı kültürler,tüketimdeki toplum yapısı,piyasa,hayat tarzları anlatılmakta.

Onikincisi olan dersimiz ‘Sosyolojide tarzlar ve araçlar’ a gelince biraz ciddiyet takınmış olan yazarımız, bu bilim dalından kimler gelmiş kimler geçmiş, teorileri, yorumları,terimleri,bilimimizin yöntemini açıklıyor bizlere.

Mükemmel bir hazine olan bu kitabı,kitaplığımıza eklemek gurur  verici.Sıradan bir kitap değil tabiki.Benim için bir sözlük ve rehber niteliğinde, diyerek çalışmayı burada bitiriyorum.


Bu da en ucuzundan satış bağlantısı;

 

Sosyolojik Düşünmek Zygmunt Bauman

 

No Comments