Kütahya Eti Madencilik, Siyanürlü Atık Su Barajı
Bu çalışmam 2011 Bahar dönemi Çevre Sosyolojisi dersi için hazırlanmıştır. Hasan Yasin Türkyılmaz.
Blogumun 32. ve 33. takipçilerini görünce dayanamadım. Hazırladığım bu çalışmayı sizler için paylaşıyorum. 😀
Kaynakça, ekler ve belgenin tamamını aşağıdaki maddelere tıklayarak indirebilirsiniz;
- Emek Dünyası _ Siyanürün öldürdüğü köy;
- HYTurkyilmaz_Çevre_Sosyolojisi_Calismasi_2
- Türkiye’nin Siyanür Tehlike Haritası – Haberler _ yapi.com.tr
Sosyal ve Çevresel Etkileri
Tehlikede olan ve bu hatanın kurbanı olan köyler; Aliköy beldesi ile Gümüş, Kızılcakaya, Dulkadir, Karaağaç. Daha önce uyarıda bulunmuşlar. Ama yetkililer hiçbir önlem almamış.Ve herhangi bir tehlikede tüm Sakarya Nehri havzasının ve habitatın etkileneceği dile getirilmiş.(Ekolojistler, 2011) Bu dile getirme bize; çevrenin etkileneceğini ve dolayısıyla insanların ve içinde olduğu habitatın yaşam koşullarının zarar göreceğini göstermekte.
Üstelik bu zehir dolayısıyla çalışmak zorunda olan halkın nesli dahi körelmekte. Yalnızca zorunda oldukları için çalıştıklarını ifade etmekteler.
Çevreden ise bu zehir yıllarca kaybolmuyor. Tıpkı çöl gibi… Hiçbir işe yaramayan araziler, ama kanser yayan araziler olarak kalıyorlar.
Kısaca; çevre ile yaşam alanı karşısında, bu tip madencilik faaliyeti yer alıyor. Biri varsa diğeri yok oluyor.
Etkilenen Gruplar/sınıflar
Madende çalışan işçi halk/köylü(proleterya) ve onların düzeyindeki vasıfsız, toprakla geçinen insanlar(proleterya yakınları ve köylü) olmakta. Toprakta da zehir olduğundan dolayı geçinebilmek için o atık su barajında çalışabilmek, bu durumunu sonradan öğrenince duruma katlanmak ya da göç etmek gibi seçenekleri kalıyor.
Yaşam olanakları, içme suyu, yaşam standardı, sosyal güvenliği ve en önemlisi aileleri ve akrabaları tehdit altında kalıyor.
Çalışanlar yukarıda da ifade edildiği gibi, şartlarını koruyabilmek için şirketi savunmak durumunda kalıyor.
Şirket/taşeron şirket/siyasiler(burjuva) ise bu faaliyetlerden elbette ki milyarlarca dolar kar ederken ve şirket yönetiminin ve buna sebebiyet veren bürokratların hiç bu tip durumlarla karşı karşıya kalmamasından dolayı geriye kalan hiçbir şeyi; insanı, doğayı vb.’ni, önemsememekteler. Kar edenler sadece sesin çıkmasını bir oranda engellemeye çalışıyorlar.
Kısaca; karşı karşıya kalanlar çalışanlar,çalışanların aileleri, köylüler(yerleşikler) ile şirketler, şirketlerin sahipleri, taşeron şirketler, siyasiler, bürokratlar ve üst düzey çalışanlar. Birinci grup hayatlarından, yerleştikleri yerlerden olurken, ikinci grup karına kar katıyor, yaşam kalitesini artırıyor ve bu ortamlardan kendini yalıtıyor.
Etkilerin Dağılımı
Dulkadir köyünde görüldüğü gibi 8 yüzyıllık köy sadece 1986’dan beri gerçekleşen bu maden işleme/çıkarma faaliyeti ile hayalet köye dönmüş. Tüm insanlar, farkına bile varmadan zehire maruz kalmışlar ve neredeyse herkes kanserden ölmüş. Çalışanların kaldığı belirtiliyor ki o insanlar da belli bir yerden sonra çalışamıyor ve yeni çalışacak insanlar bulmak zorunda kalıyor şirket. Bu da içme suyu taşıması, sağlık harcaması gibi sosyal güvenlik ve çevreyi koruma hareketlerini göstermelik olarak yapılmasını sağlıyor.
Çevrede de büyük yıkım gerçekleşiyor. Her canlının yaşam alanı tahrip oluyor. Bu ise toprağın, düşman tarafından ele geçirilmesiyle eş değer.
Açıklamalarla halkın tedirginliğini vali bir açıklamayla dindiriyor. Zaten halk gidecek yerinin olmadığını kendisi belirtiyor. Burada yine karşı karşıya kalan ilk belirtildiği gibi; doğa-habitat karşısında madencilik faaliyeti yer alıyor. Doğa ve yaşam alanları etkilenirken, faaliyete ve faaliyetin sorumluları bundan zarar görmemekte.
Sonuç
Sınırlı kaynak olan gümüş cevheri siyanür kullanılarak işleme tabi tutuluyor ve sonunda atık olarak siyanürün çökelmesi amacını taşıyan barajlarda siyanürlü su birikiyor. 25 milyon metreküp içinde ise 15 milyon metreküp’lük bir sorun, Hitit Medeniyeti’nin var olduğu alanın 2-3 katı kadar alanı tehdit ediyor ve hatta tahrip ediyor. Yüzyıllarca bitkinin çıkamayacağı, canlıların yaşayamayacağı alanlar kalıyor geriye. Ve yok edilemiyor o zehir.
Benim fark ettiğim, NTVMSNBC(2011)’deki habere göre ve sosyal medyadaki insanların da dile getirdiği bir çözüm mevcut aslında. Bu siyanürlü tehlikeyi bir tek şekilde yok edersiniz. Hiç kullanmayarak! Avrupa Birliği kendisinde yasaklamış bu tip faaliyetleri. Ama birileri rant peşinde olduğu için kendilerinin görmediği ve yaşamadığı şeyleri başkaları yaşamak zorunda kalacak. Ya da o birileri, duyup bildiği, görüp incelediği şeyi görmezden gelmektedir.
Eklerde bu tehlikeye dair iki haber göreceksiniz. Birisi Dulkadir Köyü’nü Eti Madenciliğin satın almak istemesine dair, diğeri ise Türkiye’deki siyanür mdenciliğinin yapıldığı yerlere dair.